Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (WCED) tarafından 1987 yılında yayınlanan Brundtland Raporu’na göre; “Sürdürülebilir gelişme, insan ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğini riske atmadan, diğer bir deyişle gelecek nesillerin yaşamlarına zarar vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılayabilmek” olarak tanımlanmıştır.
Aynı şekilde Dünya Sürdürülebilir İş Konseyi’ne göre (WBCSD, World Business Council for Sustainable Development) sürdürülebilir kalkınma kavramı; ”İş dünyasının ve insan yaşamının gereksinimleri ile doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında denge kurularak; ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutlarıyla bugünden geleceğe uyumlu bir planlama yapılmasını amaçlayan bir yaklaşım” şeklinde ifade edilmektedir.
Günümüzde teknolojinin gelişimi ve yaşam standartlarımızın değişimiyle birlikte bu kavramlar çeşitli içeriklerde açıklanmakta ve bu kapsamda yapılan çalışmalar gelişim göstermeye devam etmektedir.
Genel olarak sürdürülebilirliğin 3 temel boyutu olduğunu söyleyebiliyoruz. Bunlar; doğal kaynaklar ve çevresel mirasın korunması kapsamında ele alınan Çevresel Boyut, ticari olarak başarılı projeler geliştirilmesi, istihdam ve gelir oluşturulabilmesi çerçevesinde değerlendirilen Ekonomik Boyut ve nüfusun korunması, refah, sağlık ve nitelikli eğitim sisteminin kurulması doğrultusunda modellenen Sosyal Boyut olarak ifade edilmektedir.
Sürdürülebilir inşaat kavramı ise ilk defa 1993 yılında düzenlenen bir etkinlikte kullanılmış, 1994 yılında ise 1. Uluslararası Sürdürülebilir İnşaat Konferansı’nda sektörün sürdürülebilirliğin sağlanması doğrultusundaki sorumlulukları belirlenmiştir.
“Çevreyi gözeten kurallar doğrultusunda, kaynakları etkili kullanarak sağlıklı inşaat çevresi oluşturmak’’ şeklinde tanımlanabilen sürdürülebilir inşaatın, gayrimenkul dünyasının niteliğine etki eden ve çok önem vermesi gereken bir konu olduğunu söyleyebiliyoruz.
Daha sonra bu kavramın yerini “yeşil inşaat’’ kavramı almış ve bir projenin çevresel etkilerinin en az olacak şekilde planlanması, yapım kurallarına uygun olarak inşa edilmesi ve geri dönüşüm imkânlarının araştırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Sürdürülebilirlik kavramının önem kazanması ve inşaat sektöründen kaynaklı çevresel etkilerin giderek artması sonucunda “sürdürülebilir inşaat” kavramı ortaya çıkmıştır.
Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi’nin (EESC) 2011 yılında yürüttüğü “Sürdürülebilir İnşaatı Konuşalım” çalışmasında bu tanımın en geniş haline yer verilmiştir.
Burada geçen ifadeye göre sürdürülebilir inşaat, “inşaat yapım ve tasarım safhalarında sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin uygulanmasıyla kaynakların korunması, daha az enerji kullanımı, daha az atık ve kirlilik oluşumunu amaçlayan ve sürdürülebilir yerleşim yerleriyle uyumlu yeterli sosyal koşulları sağlayan yapım anlayışı” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanım ile inşaat sektöründe, sürdürülebilirliğin üç temel boyutu olan ekonomik, çevresel ve sosyal fayda sağlanması amaçlanan bir yapılaşma hedeflenmektedir.
Sürdürülebilirliğin ve yeşil yapılaşmanın tüm boyutları turizm yatırımları kapsamında da değerlendirilebilmektedir. Yeşil bina sertifikasyon sistemlerinin turizm yatırımlarında ele alınması ve yaygınlaşması sektörün yükselen bir kalite standardıyla devamlılığı açısından hayati öneme sahiptir.
Binaların sürdürülebilirliklerini ölçen ve derecelendiren çeşitli sertifikasyon sistemleri mevcuttur. Bu sertifikasyon sistemleri içerisinde bölgesel farklılıklar da bulunmasıyla birlikte genel olarak LEED, BREEAM, GREEN STAR, EDGE ve B.E.S.T. gibi sertifikasyon sistemleri kullanılmaktadır. Bu sertifikasyon sistemleri, çeşitli kriterlere göre binaların çevresel etkilerini farklı alanlarda inceleyerek her yönden bina sürdürülebilirliğinin durumunu ortaya koymaktadır. Binaların sahip oldukları puanlara göre ise derecelendirilerek sınıflandırma yapılmaktadır. Bu sertifikalara sahip binaların veya tesislerin tasarım, üretim ve işletme süreçlerinde çok sayıda kritik konuya hassasiyet gösterdiklerini anlayabiliyoruz.
Global ölçekte sürdürülebilir binalara bir örnek vermek gerekirse Lighthouse başarılı bir proje olarak isimlendirilebilir.
İngiltere’de sürdürülebilir mimari harikası olarak nitelendirilen ekolojik ev Lighthouse, günlük su ihtiyacını, yağmur suyunun arıtılmasıyla elde etmektedir. Evde kullanılan atık sular ise yeniden kullanıma hazır hale getirilebilmektedir. Uzun süren çalışmalar sonucu ortaya çıkan doğa dostu ekolojik evde ısı kaybı %60 daha az yaşanmaktadır. Sürdürülebilir evin tüm enerji ihtiyacı ise güneş enerjisi ile sağlanmaktadır.
Lighthouse’un öne çıkan diğer özellikleri ise; evde klima yerine rüzgâr kullanılıyor olması, evin çatısı ve arka duvarında bulunan güneş enerji panelleri ile kendi enerjisini üreterek sıcak suyun banyo-mutfak gibi yerlere veriliyor olması, duvarlarda yüksek miktarda ısı yalıtımının olması ve biyolojik kaynatma kazanına sahip olmasıdır.
Dünyada çok sayıda böyle başarılı projeler mevcuttur. Turizm açısından bakıldığında sürdürülebilir konseptle tasarlanan projelerin değeri yüksek olmaktadır.
Leed platin sertifikasına sahip Hotel Bardessono Amerika’nın San Francisco eyaletinde bulunmaktadır. Bu otelde yenilenebilir enerjiden faydalanılmakta ve dış enerji kaynakları benzer nitelikte bir otele göre %50 daha az kullanılmaktadır. Leed platin sertifikasını 2010 yılında almış olan otel misafirlerine lüks bir ortamı çevreci seçimler yaparak sağlamıştır.
Nottingham Üniversitesi’nde 2012 yılında hizmete giren Orchard Hotel’in yapımı esnasında otel çevresindeki elma ağaçlarına zarar gelmemesi için büyük çaba sarf edilmiştir. BREEAM sertifikalı bu otel çevresel anlamda son derece duyarlı bir projedir. Otel tasarımında büyük miktarda ahşap, yöresel taşlar kullanılmış ve çevredeki doğa ile ağaçların yapının iç mekanlarına taşırılması sonucu doğayla bütünleşik bir tasarım ön plana çıkmıştır.
Turizmin var olması için çevrenin yaşanılabilir olarak devamlılığının sağlanması gerektiği ve doğayı tahrip ederek gelişen bir turizmin kendi kaynağını tüketeceği sonucu kaçınılmazdır.
Sürdürülebilir bir gelecek inşa etme amacına ulaşma sürecinde yeşil bina sertifikasyon sistemlerinin projenin fikir aşamasından başlamak üzere işletme süreci de dahil olmak üzere yatırımın tüm adımlarında değerlendirilmesi ve bu bilinçle hareket edilmesi gerekmektedir.
Sağlıklı zamanlar dilerim, selam ve saygılarımla…