Tarihe geniş bir perspektiften baktığımızda, içerisinde insan unsuru olan her hadisenin insan aklının aldığı kararların bir neticesi olduğunu görüyoruz. Tarih öncesi devirlerden günümüze kadar süregelen bir durum bu. Modern dünyamızdaki yaşam şeklimizin bize sunduğu sıradan bir günde dahi bilinçli veya bilinçsiz çok sayıda bir şeylere karar veriyoruz ve uyguluyoruz. Aldığımız her kararın bir gerekçesi, sonucu ve etkisi oluyor tabi ki.
Newton’un hareket yasalarının da açıkladığı üzere etki olan her yerde bir de tepki vardır. Etkinin durumuna göre tepkinin de şekillendiğini söyleyebiliyoruz. Silsile halinde bir etki-tepki denkleminde ise birden fazla değişkene göre farklı sonuçlar elde edilebiliyor. Zaman ve ilişki kavramları da devreye girdiğinde durum kelebek etkisi olarak da ifade edilebilecek bir şekilde boyut kazanıyor. Kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen isimdir. En meşhur tabirle; Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir.
Kendi özel hayatımızla veya iş ortamımızla ilgili kritik öneme sahip birkaç soruyu ele alalım. Yaşamımızda bireysel olarak aldığımız kararların ne kadarını yalnızca içsel etkenlere göre almışızdır? Verdiğimiz kararların ne kadarını diğer kişilerin (ailemiz, iş arkadaşlarımız, rakiplerimiz, dostlarımız veya düşmanlarımız olabilir) kararlarına, tepkilerine veya davranışlarına göre şekillendirmişizdir? Empati yeteneğimizle sağlıklı karar alabilmemiz arasındaki korelasyon nasıldır? Bir karar alırken yalnızca kendimiz için mi en iyisini düşünürüz yoksa toplumsal faydayı da hedefler miyiz? Aldığımız bir kadar diğer karar alıcıları nasıl etkiler? Bu gibi soruların sayısını artırabiliriz. Soru tipolojisinin içeriği aslında ele aldığımız konunun ne olduğuyla ilgili ipuçlarını barındırıyor diyebiliriz. Sonuç olarak da bu soruların cevaplarına ulaşma arayışı bizi oyun teorisine götürüyor.
Oyun teorisi ilk olarak, iktisatçı Oskar Morgenstern ile matematikçi ve bilgisayar bilimcisi John Von Neumann tarafından 1944 yılında yayınlanmış olan “The Theory of Game and Economic Behavior” adlı çalışmayla bilim dünyasına girmiştir. Zamanla gelişen teori, John Nash’in 1950’li yıllarda yazdığı makaleleri ile daha kapsamlı boyutlar kazanmıştır. Oyun teorisi, 1980’den itibaren daha hızlı ilerleme kaydetmiş, ekonominin ayrılmaz metotlarından biri haline gelmiştir. Günümüzde ise oyun teorisi istatistikten ekonomiye, sosyal bilimlerden matematiğe, sosyolojiden uluslararası ilişkilere, sağlıktan mühendisliğe, biyolojiden siyasete kadar farklı disiplinlerde kullanılmakta ve her geçen gün etkinliği artmaktadır.
Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Amerikalı matematikçi John Nash'in hayatına dayanan 2001 yapımı Akıl Oyunları (A Beautiful Mind) filminde yer alan bir sahnede; amaçlanan şekilde en iyi sonucu elde edebilmek için, gruptaki her oyuncunun kendisi için en iyisini yapmasının doğal olacağı ve bu seçimlerin aynı zamanda grup için de en iyisi olması gerektiğinden bahsediliyordu. Filmin en önemli sahnelerinden biri olan bu diyalogda anlatılanlar oyun teorisinin de temellerini ifade ediyor bir bakıma. Bu durumu kurumsal açıdan ele alırsak; yani kurum bünyesindeki kişilerin bireysel olarak sadece kendileri için en iyisini değil aynı zamanda içerisinde bulunduğu ekip için de en iyisini hesap ederek karar alması ve davranmasının toplam değer üretimine katkısı maksimum olacaktır.
Oyun teorisinin en temel özelliklerinden bir tanesi, karar vericilerin diğer düşüncelerle uyumlu ya da rekabet halinde olduğu sosyal durumları modelleyen bir yaklaşım olmasıdır. Oyun teorisi, bireyin başarısının diğerlerinin seçimlerine dayalı olduğunu savunur. Bu kapsamda bazı stratejik durumların matematiksel olarak davranış biçimlerini yakalamaya çalışır. Önceleri bir kazanan bir de kaybeden olan (sıfır toplamlı) oyunları çözümlemek için geliştirilmişse bile, ilerleyen zamanlarda çok geniş bir etkileşim alanını incelemeye başlamıştır.
Oyun teorisi geleneksel uygulamalar çerçevesinde ele alınan oyunlarda denge bulmaya çalışır. Bu fikri gerçekleştirmek üzere birçok denge kavramının en ünlüsü olan Nash dengesi geliştirilmiştir. Eğer bir karar, diğer oyuncular ne yaparsa yapsın en iyi kararsa ona oyun teorisi dünyasında baskın strateji denir.
Sıfır toplamlı modelde, taraflardan birinin kazancı doğrudan bir diğerinin kaybı anlamına gelmektedir. Sıfır toplamlı olmayan modelde ise, taraflar yine esas olarak birbirlerine rakip olmakla beraber, her iki tarafın da kârlı olabileceği denge durumları söz konusu olabilmektedir.
Oyun teorisi çalışmaları, karar alıcılara, liderlere, rekabetçi yapılar içerisinde iş birliği fırsatlarını değerlendirebilmeleri ve kazançlarını artırabilmeleri için daha fazla değer üreten yöntemleri keşfetmeye imkân vermektedir. İş dünyasında hangi sektörde olursa olsun rakip işletmeler acısından iş birliğinin uzun dönemli ama istikrarlı kazançlarının, rekabet kaynaklı kısa dönemli yüksek getirilere karşı tercih edilebileceği durumların örneklerine rastlamaktayız. Bu durum kurumların stratejik yatırım kararları açısından hayati öneme sahip bir yaklaşımı ifade etmektedir. Aynı sektörde yer alan rakip şirketler birbirlerine zarar vermek yerine iş birliğine giderek kurumsal açıdan uzun vadeli fayda sağlayabilirler. Bu duruma verilebilecek en iyi örneklerden biri sanırım Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü ya da kısaca OPEC olabilir.
ARGEPLANO Akademi bünyesinde verdiğimiz kurumsal eğitimlerde, toplam fayda ve kurum kültürü için oyun teorisinin öneminden sıkça bahsediyoruz. Akademik açıdan oyun teorisiyle ilgili birçok model, formül, çözüm, tür, kitap ve makale de bulunuyor. Bu yazıda hepsine değinmemiz mümkün değil. Genel olarak birçok durum için karar vericilerin iş dünyasında oyun teorisi felsefesiyle hareket etmesinin katma değer üretilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Birinin kazancı her zaman diğerinin kaybı anlamına gelmemeli. Birlikte büyüme modeli ve karşılıklı pozitif etkileşimle başarılı ve sürdürülebilir projelerin sayısı artırılabilir. Böylece dünya ekonomisindeki etkinliğimizi büyütebiliriz.
Sağlıklı zamanlar dilerim, saygılarımla,