Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) yayınladığı araştırma raporunda, ülkemizde bulunan otel zincir grup ve markalarıyla ilgili önemli istatistiki veriler yer alıyor. 2019 tarihli rapora göre, 44’ü yerli ve 16’sı uluslararası marka olmak üzere Türkiye’de faaliyet gösteren toplam 60 zincir otel markası bulunmakta. Ülke genelinde yer alan toplamda 1000’e yakın zincir otelin %60’ını yerli markalara ait oteller oluşturuyor. Yerli otel zinciri ve gruplara ait işletmelerin %5’i ekonomi sınıfında, %20’si orta, %30’u üst ve %45’i de lüks segmentte değerlendiriliyor.
Rixos, Titanic, Dedeman, The Marmara, Anemon, Divan, Kaya Hotels, Crystal Hotels, Barut ve Larissa gibi ülkemizin önemli zincir otel gruplarına ait verilerin de sunulduğu raporda, Türk turizmini daha başarılı yılların beklediği öngörüsü de paylaşılıyor.
Ülkemizdeki yerli-uluslararası marka dağılımını, diğer ülkelerin verileriyle birlikte karşılaştırma için ele alabiliriz. Örneğin; İspanya’daki zincir otel markalarının %74’ünü yerli markalar oluştururken bu oran İtalya’da %60, Almanya’da %40, İngiltere’de %47, Fransa’da %42, Yunanistan’da %76, Hollanda’da %36, İsviçre’de %14 ve Polonya’da %38 olarak gerçekleşiyor. Avrupa’nın önemli turizm bölgeleriyle birlikte geniş ölçekli incelediğimizde, ülkemizdeki zincir otelcilik alanındaki yerli oranının olumlu bir potansiyelde olduğunu değerlendirebiliyoruz.
Türkiye’deki otelcilik sektöründe faaliyet gösteren tüm işletmelerin (zincir oteller de dahil olmak üzere) %93’ü yerli markalara ait ve bu otellerin hâkim çoğunluğu %77 ile deniz-kum-güneş turizmine yönelik işletilirken diğerleri iş odaklı, termal, sağlık, kayak, sanat, golf, şarap vs. olarak konumlanıyor. Otel yoğunluğu açısından destinasyona göre listelediğimizde Antalya, İstanbul, Muğla, İzmir, Ankara, Bursa, Nevşehir, Balıkesir, Aydın ve Çanakkale’nin ön plana çıktığını görüyoruz.
Ülkemizdeki otellerin toplam sayısına göre zincir otellerin yoğunluğunun %19, oda sayısı için ise toplam oda kapasitesine göre zincir otel yoğunluğunun %37 olarak verildiği raporda ayrıca ülkemizde faaliyet gösteren 44 yerli markamıza ait 600’ün üzerinde otel bulunduğu bilgisi paylaşılıyor. Bu veriler, son yıllarda turizm sektöründe yerli markalarımızın geldiği konum açısından çok ciddi büyüklükte bir gelişim olduğunu gösteriyor.
Sayısal bilgilerin yanı sıra turizm sektörüyle ilgili analiz ve değerlendirme sonuçları paylaşılan raporda, Türkiye’ye gelen (sezon turizminin haricinde ülkemize turistik amaçlı seyahat eden) birçok turistin, ülkemizin sahip olduğu ve aralarında Dünya Mirası listesinde yer alan kültürel ve tarihi alanları görmeye geldiklerinden bahsediliyor.
Türkiye’nin 2023 Turizm hedefleri olan 50 milyon ziyaretçi ve 50 milyar dolar gelir için yeni altyapı ve yatırımların kritik öneme sahip olduğu belirtilen raporda, özellikle yerel ve uluslararası otel zincirlerinin, bu hedefi gerçekleştirmek için önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.
Ülkemizdeki turizm sektörünün gelişimi ve yerel zincir otel gruplarımızın mevcut durumu çerçevesinde paylaşılan bu bilgiler ve durum tespitleri, sektörel gelişim ivmesi açısından çeşitli ipuçları veriyor bizlere. Pandemi dolayısıyla turizm alanında son dönemdeki gelişim duraklama evresine geçmiş olsa da yavaş yavaş salgın durumundan hem ekonomik hem de psikolojik olarak çıkılıyor olması sektörde çok olumlu yansımalar meydana getirmektedir. Zamanın ruhunu yakalayıp, doğru okumaları yaparak stratejik adımlarımızı bu veriler ışığında ne kadar fazla yapabilirsek, potansiyel fırsatları yakalama ve turizmde markalaşma hedefimizdeki başarı oranımız da o ölçüde yüksek olacaktır.
Kurumsal olarak turizm sektöründe uluslararası ölçekte yönettiğimiz projeler dolayısıyla edindiğimiz tecrübe, sektörel bilgiler, iş geliştirme faaliyetleri, yatırım stratejileri ve durum tespitleri perspektifinde genel bir değerlendirme yapacak olursak, otel endüstrisinde yaygın büyüme biçiminin yatay büyüme olduğunu söyleyebiliyoruz. Yatay büyüme diğer bir deyişle zincirleşmektir. Büyüme stratejileri pazar geliştirmeye dayanır. Otel zincirlerinin büyümesinde yönetim anlaşması, franchising gibi minimum öz kaynak yatırımı içeren büyüme stratejileri, finansman, düşük risk vb. avantajları nedeniyle yatırımcılar tarafından daha çok tercih edilmektedir.
Türkiye’deki otelcilik sektöründe son yıllarda zincirleşme eğilimleri artmıştır. Mevcut durum verilerinden de görülebileceği üzere, toplam oda arzının yarısından fazlası zincir otel gruplarının yönetiminde bulunmaktadır. Zincirlerin büyük çoğunluğu yerli markalardan oluşuyor. Yerli otel zincir ve grupları turizmde markalaşmayı taçlandırıyor da diyebiliriz.
Yatırımcıların otelcilik alanında zincirleşme vizyonuyla hareket etme konusunda hassasiyet göstermeleri, proje geliştirme stratejilerini de hedefe yönelik şekillendirme gerekliliğini beraberinde getirmektedir.
Yabancı zincirler ülkenin belli başlı büyük şehirlerinde konumlanmışken, yerli zincirler kıyı otelciliğinde (deniz-kum-güneş) yoğunlaşmışlardır.
Son yıllarda ülke genelinde havayolu ulaşımının gelişmesinin bir sonucu olarak Anadolu’da otel yatırımları artmakta ve yerli-yabancı zincirlerin Anadolu’ya daha fazla yatırım yapmalarını sağlamaktadır.
Ülkemizdeki yerli otel zincirleri genel olarak, genişleme konusunda sahiplik ve işletmeciliğe dayalı büyüme stratejileri izlemektedirler. Markaların bir kısmı sadece mülkiyetine sahip oldukları turizm tesislerini işletirken, belirli bir kısmı ise mülkiyetine sahip oldukları tesislere ilave olarak başkalarına ait konaklama tesislerini de işletme portföylerine katmaktadırlar.
Son yıllarda yerli zincir otel gruplarında artan eğilimlerden biri de zincirlerin uluslararasılaşmasıdır. Tercih edilen yabancı pazarlar genellikle, coğrafi ve kültürel açıdan yakın, ekonomik ve ticari ilişkilerin yoğun olarak gerçekleştiği ülkelerdir.
Şüphesiz ki büyüme doğru planlamayla modellenecek yeni yatırımlarla gerçekleşir. Ancak bu yatırımların sadece otel tesislerine yapılması ve fiziki yapının ön planda tutulması, büyümenin finansal kaynaklarla kısıtlanmasına ve güçleşmesine sebep olacaktır. Sektörde markalaşma ve global başarı hikayeleri oluşturma hedefi ancak; planlamaya, yönetim teknolojilerine, AR-GE’ye, organizasyonlara, değer mühendisliğine, sisteme ve yetişmiş insan kaynağına yatırım yapılırsa istenen seviyede gerçekleştirilebilir.
Ülkemizden çıkan yerel otel markalarımızın dünya çapında büyük başarılar elde etmesi ve yükselen bir ivmeyle yeni yatırımlar gerçekleştirerek büyümesi, ancak vizyoner ve stratejik bir yönetim anlayışıyla gerçekleştirilebilir. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamanın doğru bir şekilde yapılması, buna göre de şirketlerin gelecek hedeflerinin ve en uygun büyüme stratejilerinin belirlemesi önemlidir. Hangi alanda olursa olsun 21. yüzyılda markalaşmanın (nitelik) sayısal çoğunluktan (nicelik) daha değerli olduğunun bilincinde olalım. Sağlıklı zamanlar dilerim…