Dünya genelinde turizm sektörü, pandemi koşullarına rağmen, büyümeye devam ederken, artan turizm pazarından daha fazla pay alma hedefiyle, otelcilik alanında faaliyet gösteren şirketler çeşitli büyüme, iş geliştirme ve rekabet stratejileri geliştirmektedirler.
Global ekonomi geliştikçe uluslararası seyahat talebi de sürekli artmaktadır. Bu durum turizm sektörünün niteliksel gelişimine katkı sağladığı gibi konaklama tesislerinin sayısına ve dolayısıyla niceliksel arzına da yansımaktadır. Uluslararası seyahatlerin artması konaklama işletmeleri için geniş bir alanda büyüme ve uluslararasılaşma fırsatları yaratmaktadır. Bunun sonucu olarak günümüzde yüzlerce/binlerce oteli ve binlerce hatta milyon mertebesinde odası olan dev çokuluslu otel grup ve zincirleri ortaya çıkmış ve bunlar sürekli büyüme süreci içinde bulunmaktadırlar. Otel zincirlerinin turizm endüstrisi üzerindeki etkisi çok büyüktür.
Turizm sektöründe faaliyet gösteren otel yatırımcılarının büyüme stratejileri birbirinden farklı olabilmektedir. Bazı otel yatırımcıları temel hedef olarak kendi ülkesinde büyümeyi tercih ederken, bazı gruplar ise global bir vizyonla hizmet ağlarını genişletmektedirler. Bu şirketler uluslararasılaşma planlarıyla büyüme hedefleri belirleyerek yatırım programlarını geliştirmektedirler. Burada belirtilen uluslararasılaşmadan kasıt, otel zincirlerinin kendi ülkesi dışındaki otel sayılarının toplam otel sayısına oranı olarak ifade edilebilir.
Bir otel yatırımcısının genel olarak büyüme stratejisinin, yeni bir pazara girerken seçtiği giriş modeline bağlı olduğunu söyleyebiliriz. İş dünyasında pazara giriş modelinin, yerli veya yabancı bir otel yatırımcısının bir ülke pazarına girmeye karar verdiği zaman, o bölgede faaliyetlerini yürütmek ve organize etmek için tercih ettiği kurumsal bir yönetim sistemi olarak tanımlandığı kabul edilmektedir.
Sektör bazında global ölçekteki pastadan daha büyük bir pay almak, daha yüksek karlılık elde etmek amaçlarıyla otel yatırımcılarının uyguladıkları büyüme stratejileri genel olarak; yeni bir otel inşası, birleşme, satın alma, kiralama, ortak girişim, stratejik ortaklık, yönetim anlaşması ve franchising gibi başlıklar altında toplanabilir. Bu yatırım modellerini; faaliyetin kontrolü, öz kaynak yatırımı, potansiyel risk, büyüme hızı ve karlılık oranı parametrelerine göre değerlendirdiğimizde ve gerekli analizleri yaptığımızda, bir yatırımcı için çok önemli bilgilere ulaşabildiğimizi görüyoruz. Turizm sektörüyle ilgili bilgi birikimi çerçevesiyle faaliyetin kontrolü açısından bakıldığında inşa etme, satın alma, kiralama, yönetim anlaşması yapma ve franchising gibi büyüme stratejileri için yüksek olan etki seviyesinin ortak girişim için orta düzeyde, stratejik ortaklık ve konsorsiyumda ise düşük mertebede olduğunu söyleyebiliyoruz. Benzer şekilde öz kaynak yatırımı açısından yüksek mertebelerde olan inşa etme ve satın alma başlıklarındaki büyüme stratejisi, kiralama ve ortak yatırımda orta seviyelerde ve stratejik ortaklık, franchising, yönetim anlaşması ve konsorsiyum için ise düşük mertebelerde gerçekleşmektedir. Potansiyel riskin yüksek olduğu inşa etme ve satın alma modellerine kıyasla, orta ölçekte etkiye sahip kiralama ve ortak yatırım modelleri ile düşük mertebede etkisi bulunan stratejik ortaklık, franchising, yönetim anlaşması ve konsorsiyum büyüme stratejisi alternatifleri de bulunmaktadır.
Özetle belirtmek gerekirse otel yatırımcısının alacağı yatırım stratejisi kararının yukarıda belirttiğimiz şekilde ana başlıklara göre gruplanması ve gerekli analizlerin buna göre yapılması, yatırım stratejisinin başarısı açısından hayati öneme sahip hususlardır.
Otel yatırımcıları şirket politikaları kapsamında birden fazla büyüme stratejisine göre de büyümelerini gerçekleştirebilmektedirler. Global ölçekte çok sayıda strateji modelini kullanarak büyümelerini sağlayan otel yatırımcıları oldukça fazladır. Genellikle çoklu strateji ile büyüyen şirketler iki veya üç strateji kullanmaktadırlar.
Büyüme stratejilerinin finansal açıdan avantaj ve dezavantajlarının yanı sıra otel yatırımcılarının sahip olduğu imkân, öz kaynak, rekabet gücü, markaların büyüme felsefesi, hedefleri ve yatırım yapılan ülkedeki çevresel faktörler, büyüme stratejilerinin seçiminde belirleyici olmaktadır.
Günümüzde iş dünyasının herhangi bir yatırıma bakış açısı çok değişkenlik gösterse de aslında karar verici irade tarafından temelde ortak bir noktada çok basit bir kurala (ROI) göre yatırım kararı verildiğini biliyoruz. Return On Investment teriminin kısaltması olarak kullanılan ROI'nin Türkçesi, “yatırım geri dönüşü” ya da “yatırım getirisi” şeklindedir. Tabi ki iş geliştirmede, proje değerlemesinde, karlılık hesaplamalarında ve fizibilitelerde kullanılan çok sayıda parametre bulunuyor fakat en temel noktada yatırımın ne kadarlık bir sürede geri dönüşünün olacağı baskın bir karar verme ölçütü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yatırımın geri dönüş süresini kısaltmak ve yüksek getirili yatırımlar yapabilmek için iş insanlarının “yükte hafif, pahada ağır” işlerle ilgilenmesi ve sürecin en başından planlamanın doğru bir şekilde yapılması sanırım mantıklı olacaktır. Buradaki örneklemeyi maliyeti düşük yatırımlardan maksimum katma değer elde etme işi olarak da ifade edebiliriz. Bunu sağlamanın yolunun da ARGEPLANO olarak kurumsal yönetim stratejimizin temelini oluşturan “doğru planlama, kazançlı yatırım” felsefesinden geçtiğini düşünüyorum.
Otel zincirlerinde büyüme stratejilerinin doğru şekilde değerlendirilebilmesi için planlamaya hak ettiği değeri vermemiz gerektiğini vurgulamakla birlikte, sürdürülebilir bir yatırım ortamında başarılı ve etkili projeler geliştirebilmek için herkese verimli çalışmalar ve zihin açıklığı dilerim.
Saygılarımla…