İnsanlık tarihi kadar eski olduğu kabul edilen seyahat olgusu, yer değiştirme anlayışından çok daha fazlasını barındırması düşüncesiyle son birkaç̧ yüzyıldır turizmle birlikte anılır olmuştur. Ulaşım araçlarındaki gelişmeler sonucu kitlelerin seyahat eğilimlerinin artması ile 1841 yılında Thomas Cook tarafından başlatılan seyahat acentacılığı, seyahat ve turizmin kurumsal anlamda ilk ciddi adımı olarak kabul edilmektedir.
Dünya tarihindeki değişimlerin oldukça önemli örneklerini sunan içerisinde bulunduğumuz yakın çağ (18. yüzyıl ve sonrası), günümüzdeki anlamıyla modern turizm ve seyahat faaliyetlerinin de başlangıcını içermektedir. 21. yüzyıl itibariyle de teknolojik, kültürel ve sosyal gelişimin etkisiyle turizm sektöründeki ilerlemeyi hep birlikte yakından takip ediyoruz. Seyahatlerimiz artık dünyayı da aşarak uzaya yükselmiş ve gezegenler arası yolculuk daha sık dile getirilmeye başlanmıştır.
Global ölçekteki turizmin tarihine kısaca bir değindikten sonra ülkemizdeki turizm sektörünün gelişimine de özet olarak bir bakalım.
Ülkemizdeki ilk modern turizm hareketi 1863 yılında Sergi-i Umumi-i Osmanî isimli serginin açılışı dolayısıyla başlamıştır. İstanbul'da gerçekleştirilmiş olan etkinliğe yerli ve yabancı ziyaretçiler büyük ilgi göstermiştir. Devam eden süreçte ülkemizin turizm bakımından gelişmesi, kavramın 1957 yılından itibaren Bakanlık düzeyinde ele alınması ile ivme kazanmış ve son yıllarda önemi daha çok anlaşılan uluslararası turizm kavramıyla çeşitlendirilmiştir.
1990 yılına gelindiğinde yabancı ziyaretçi sayısı 5 milyonun üzerine çıkmış̧, 1997 yılında 10 milyon sınırına yaklaşmış̧, ilerleyen yıllarda ise 30 ila 40 milyon mertebelerine ulaşmış ve bu gelişim Türkiye’yi dünyada en çok turist çeken ve turizm geliri elde eden ülkeler sıralamasında üst seviyelere taşımıştır. 90’lı yıllardan günümüze kadarki zaman zarfında turizm sektörüyle ilgili stratejik planlar, projeler, yeni yatırımlar, kanun ve yönetmelikler, teşvikler gibi faktörlerin bu konjonktürdeki varlığı sonucu turizm endüstrisinin gelişimi hız kazanmıştır. Her dönemde de yeni strateji ve projelerle birlikte sektördeki büyüme devam etmektedir.
Dünyamızda hemen hemen keşfedilmemiş yer bulunmuyor. Uzayda da artık uzak diyarlara seyahat etmeye başladık. Belki yakın bir gelecekte Mars’a turistik seyahat gerçekleştirecek ve bir zaman sonra da yerleşeceğiz. Yaşadığımız evrende nereye gidersek gidelim henüz ışınlanma teknolojisi geliştirilemediği için bu seyahatimiz enerji, zaman ve mekândan bağımsız olamıyor. Peki sanal alem öyle mi? Tabii ki hayır! Tek bir tuşa basarak internet üzerinden dünyanın herhangi bir yerine sanal dünyada ışınlanabiliyoruz. Tabii ki burada ışınlanan bizim sanal kopyamız olan metahuman genel isimli avatarımız oluyor. Bu gelişmeler oyunun kurallarını baştan ayağa değiştirecek gibi duruyor.
Fiziki dünyamızın bize sunduğu imkanlar çerçevesinde (seyahat, ulaşım araçları, konaklama vb.) gerçekleştirdiğimiz turizm faaliyetlerini, teknolojinin de gelişimiyle birlikte sanal ortamlara (artırılmış gerçeklik evrenine) nasıl aktarabiliriz veya teknolojinin nimetlerinden turizm sektörü açısından nasıl faydalanabiliriz? Sanal evrende ilkleri gerçekleştirerek ve öncü olarak nasıl markalaşılabilir? Turizm faaliyetleri sadece fiziki evrenimizde (dünya ve uzayda) mi yapılabilir? Sanal evrende turizm olgusunun kurallarını nasıl oluşturacağız? Gelin birlikte değerlendirelim;
Öncelikle son günlerde yoğun bir şekilde duyduğumuz “sanal evren” veya “öte dünya” gibi tanımlamalarla ifade edilen metaverse kavramıyla ilgili kısa bir açıklama yapalım.
Metaverse, sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojilerini kullanarak birbirine bağlı sanal deneyimlerin birleştiği ve dijital dünyanın sınırlarını genişleten yeni bir evren olarak tanımlanmaktadır.
Metaverse ilk olarak 90’ların başında ortaya çıkmış bir kavram. Bu terimi ilk kez Neal Stephenson'ın 1992 yılında yayımladığı Snow Crash isimli bilim kurgu romanında kurgusal bir dünyayı tanımlarken görüyoruz. Metaverse kavramı, ortaya atıldığı ilk dönemlerde aşırı abartılı, ütopik ve spekülatif bir yaklaşım sergilemesi bağlamında eleştirilmiş olsa da artık günümüzün bir gerçeği. Ayrıca metaverse dünya üzerindeki hemen hemen her girişimcinin, yenilikçi iş insanlarının ve uluslararası mega şirketlerin ilgi odağında olan, yeni dünya düzeni niteliğinde bir alan olarak bile değerlendirilebilir.
Metaverse insanların birbirleriyle dijital kimlikleri ve avatarlarıyla etkileşim içinde oldukları bir sanal gerçeklik dünyası olarak tanımlanıyor. Bir bakıma bilimkurgu hayallerinin gerçeğe dönüştürülmesi hazırlığına tanıklık ediyoruz. Global gelişmeleri takip ettiğimiz üzere şu an dünya üzerinde hemen hemen tüm teknoloji şirketleri bu sanal evrenin inşası üzerine odaklanmış durumda diyebiliriz. Bu evren bir yandan da kendi kripto para ekonomisini oluşturuyor. Çeşitli platformların iş birliğiyle geliştirilen bu sanal evrende daha önce konser düzenlendi, Güney Kore'nin başkenti Seul metaverse evrenine adım atan ilk şehir oldu, ilk dijital mega tekne 650 bin dolar bedelle satıldı gibi haberleri medyadan takip ediyoruz. Bakalım ülkemizden ilklerin haberi ne zaman ve nasıl gelecek? Mesela, ülkemizde metaverse evrenine dahil olan ilk şehir hangisi olacak, sanal evrendeki ilk mağazayı kim hizmete sunacak, ilk sanal müze nerede açılacak, ilk sanal konseri kim verecek, ilk tiyatro gösterisi hangisi olacak?
Metaverse evrenindeki ilk tatil köyü ne zaman kim tarafından hizmete açılacak? “Metaverse evrenindeki ilk turizm merkezi çok yakında hizmete açılıyor…” haber başlığı şimdiden hazırlanabilir. Bu işin öncüsü neden Türkiye olmasın? Bu yeni evrende gerçekleştirilecek etkinliklere katılım binlerle veya milyonlarla değil yüz milyonlarla veya milyarlarla ifade edilebilir. Zamanın ruhuna uygun olarak doğru bir stratejiyle yapılacak planlamaların ekonomik boyutu ise aynı şekilde çok yüksek mertebelerde olacaktır. Çok heyecan verici gelişmeler bizleri bekliyor.