ARGEPLANO Proje Süreç Yönetimi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mimar & İnşaat Yüksek Mühendisi Hayati Küçük kentsel dönüşüm ve yapısal gelişimle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Geleceğin sürdürülebilir şehirlerini inşa edebilmek için günümüzde geniş bir uygulama sahasına sahip olan “kentsel dönüşüm” kavramını, global planlama esasları itibariyle “yapısal gelişim” modeline dönüştürmemiz gerekiyor. Şüphesiz ki geliştirilmeyen dönüşümün, niyetler ne kadar iyi olursa olsun negatif sonuçlar doğurma potansiyeli çok yüksek olacaktır.
Yapısal gelişimin en stratejik öneme sahip olan ilk adımı uluslararası standartlarda bir master plan hazırlamaktır. Bu planlama aynı zamanda toplumsal hayata yön verecek bir iş planını da beraberinde getirmelidir. Şehir ölçeğinde değerlendirme yapmadan üretilen noktasal çözümler, toplam faydaya dayalı değer üreten projeler olamaz. Ülkenin bütününü ilgilendiren bu çok önemli konuda hata yapılmamalıdır.
Kentsel dönüşümden söz etmeden önce kent/şehir kavramının ne ifade ettiğini anlamak ve şehirleşmenin tarihsel altyapısını incelemek gerekiyor. Akademik düzeyde çok sayıda teze konu olmuş, çeşitli kurumlarla birlikte meslek kuruluşları tarafından sempozyumlar düzenlenmiş ve mesleki uzmanlarca kitaplar yazılmış bu konu başlığı kapsamında yapısal gelişim bakış açısıyla genel bir değerlendirme yapmak faydalı olacaktır. Sosyolojik analizlere, sanayi ve bilişim devrimlerinden sonra gelişen toplumsal hayatla birlikte yeni dünya düzeninin etkilerine, tarihsel perspektifte şehirleşmenin kronolojik ilerleyişine değinmeden kısaca belirtmek gerekirse kentleşmenin, nüfus artışına bağlı olarak toplu yaşamın gerektirdiği ihtiyaçları karşılayacak şekilde yaşam alanları üretmek olduğunu ifade edebiliriz.
Globalleşen dünyada en iyi imkanlara sahip olması hedeflenen insan hayatı için gerekli ihtiyaçlar günden güne değişse de temel gereksinimler çerçevesinde şehirlerin oluşumu; barınma, eğitim, kültür, ulaşım, turizm, sanat, sağlık, altyapı, lojistik, sosyalleşme, rekreasyon ve çalışma alanlarının etkileşimli olarak ele alınması sonucu kapsamlı bir yaklaşımla kurgulanmalıdır. Çok önemli başka bir unsur da günümüzde artık inşaat dünyasının soyut kavramlarının (yazılım, akıllı bina, inovasyon, sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji, teknoloji, yapay zekâ vs.) somut gerçekliğinden (kalıp-demir-beton vs.) daha ön plana geçmiş durumda olmasıdır. Bütünüyle bir yapısal gelişim stratejisi olmadan dönüşümü, değişimi, yenilemeyi ve hatta gelişimi de tam olarak gerçekleştiremeyeceğimizin bilincinde olmalıyız.
Yaşadığımız yüzyıl itibariyle dünyada kentleşme yoğunluğunun artma süreci ve 5 yıllık süre zarfında dünya nüfusunun neredeyse tamamına yakınının (%90) kentlerde yaşayacağının öngörülmesi şehirleşme sürecindeki planlama yaklaşımlarına verilmesi gereken önemi çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu veriler ışığında her açıdan (ekonomik, kültürel, sosyal, teknolojik vs.) dünya genelinde yaşanmakta olan değişimler, küreselleşme sureciyle beraber hızlı bir kentsel planlama ve dönüşümü de beraberinde getirmektedir. Pandemi sonrası bu süreçte yapılan uygulamalar da güncellenmek durumunda kalmıştır. Tarihsel bilgi birikimimizin ötesine geçerek mevcut durum itibariyle daha efektif adımlar atabilmek, doğru gelecek öngörüleri yapabilmek ve etkili bir şekilde aksiyon alarak yaşam alanlarımızı iyileştirmek zorundayız artık.
“Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile birlikte hayatımıza giren kentsel dönüşüm kavramı doğrusuyla yanlışıyla gündemimizde olmaya devam etmektedir. Küçük ölçekli tek bir yapının yıkılarak yeniden yapılmasının da büyük ölçekli milyonlarca metrekare inşaat alanına sahip çok fonksiyonlu yaşam alanları inşa edilmesinin de kentsel dönüşüm kavramı ile ifade edilmekte olduğunu görüyoruz. Proje geliştirme açısından baktığımızda sadece riskli bölgelerde dönüşüm değil ülkenin tamamında ekonomik ömrünü tamamlamış eski yerleşimlerin yenilenmesi çabası mevcuttur.
Kentsel yenileme, dönüşüm, değişim vs. adına ne dersek diyelim bu işlem sadece; mevcut eski konutları yenilemek, binaları yıkıp olduğu yere yeni bir bina inşa etmek, sadece ekonomik kazanç elde etme amacıyla yoğun yapılaşmalara gitmek, finansal gayelerle üretilen inşaat alanlarının niteliğinden bağımsız olarak niceliğini artırmak, farklı konseptlerde markalı konut projeleri inşa etmek değildir. Çeşitli bölgelerdeki birçok uygulamada görüldüğü üzere ülkemizdeki yapısal olarak gelişimi hedeflemeden gerçekleştirilen kentsel dönüşüm uygulamaları; çoğunlukla ruhsatsız, yasalara uygun olmayan, plansız inşa edilmiş konut alanlarının, yeni hazırlanan imar planlarına veya plan tadilatlarına göre düzenlenmesi ve parsellerde bina yükseklikleri (kat adetleri) artırılmak suretiyle çok katlı yeni binalar inşa edilmesi olarak ele alınmaktadır. Arsa sahipleriyle müteahhitler arasındaki anlaşma zemininin, herkesin olması gerekenden daha fazlasını talep eder hale gelmesiyle zorlaşması da bu negatif durumu körüklemektedir. Bir sorunu çözelim derken daha farklı birden fazla potansiyel problemle karşı karşıya kalınmaktadır.
Bina yenileme işlemi aslında kentsel dönüşüm kavramından bağımsız olarak bireysel bazda her zaman gerçekleştirilebilecek bir işlemdir. Bütünü planlamadan küçük parçaları düzeltmeye kalktığımızda uğraştığımız iş sürdürülebilir olmayacak ve geçici çözümler sunmaktan öteye gitmeyecektir. Kentsel planlamalar bölgesel olarak daha üst ölçekte ele alınıyorken uygulamalar da ada, mahalle, ilçe, il ve hatta bölge bazında olmalıdır.
Doğru planlama yapılmadan gerçekleştirilen uygulamalar, yıllarca süregelen çarpık kentleşmeyle büyüyen şehirlerin kaotik durumlarını bir yarım yüzyıl daha devam ettirmeleri demektir. Kentsel dönüşüm parsel bazlı değil ada ölçeğinde olmalıdır. Tekil olarak binalar yıkılıp aynı noktada daha yüksek yeni binalar yapmak meseleyi çözmez. Hatta aynı noktada yeni binada daha fazla kişi yaşayacağı için ulaşım, altyapı, hizmet sorunları artmaya başlar. Fakat ada bazında bir yenileme düşüncesi olursa nitelikli yaşam alanlarıyla birlikte gerekli olan sosyal donatılar için de alan kazanılmış olur. Böylece maliyet avantajıyla birlikte ulaşım ve otopark problemi de ortadan kalkacaktır.
Sonuç olarak kentsel dönüşümün yerine artık yapısal gelişim kavramını değerlendirmemiz gerektiğini, bu konuyu da geniş bir vizyonla analitik olarak ele almamızın önemli olduğunu vurgulamak isterim. Bu kavramı daha yaygın bir şekilde kullanmak, kentsel dönüşümde yapısal gelişimin hayati öneme sahip olduğunun farkındalığına katkı sağlayacaktır.
Şehirlerimizi inşa ederken yapılan hatalarla bir ömür yaşamak zorunda kalmamak için resmî kurumlar, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, müteahhitler, işletmeciler, vatandaşlar kısacası hepimiz üzerimize düşen görevi büyük bir özveriyle yerine getirmeliyiz.