Bilgi teknolojileri, uzay, mikrobiyoloji ve yapay zeka gibi iş kollarıyla birlikte, 21. yüzyılın en önemli alanlarının başında “lojistik” sektörünün de olduğu bilinen bir gerçek artık. Sadece “geleceğin işi” gibi klişe bir sözle ifade etmek yeterli değil aslında bu durumu. Söz konusu sektörü veya iş modelini derinlemesine anlamak için dünyanın lojistiği perspektifinden bakmak gerekiyor meseleye. İngiltere Cranfield Üniversitesinden Prof. Martin Christopher, uzun zaman önce “Gelecekte kurumların rekabeti ürettikleri ürünlerde veya tüketilen ülkelerde değil, kullandıkları tedarik zincirleri arasında olacaktır” demiştir. Uluslararası ticarette diğer ülkeler ve/veya kuruluşlarla rekabet için ve başarı endekslerinde üst sıralarda bulunmak açısından bu sözün önemli bir tespit ve öngörü olduğunu düşünüyorum. Ülkece veya kurumsal olarak her alanda lojistiğe gereken önemi vermeliyiz.
Dünya Bankası’nın her iki yılda bir yayınladığı Lojistik Performans Endeksi (LPI) global sıralamasında 2018 verilerine göre ilk üçte sırasıyla Almanya, İsveç ve Belçika bulunuyor. 160 ülkenin dahil edildiği listede Türkiye 47. sırada yer almakta ve geçmiş yıllara nazaran bir gerileme söz konusu. Global rekabet perspektifinde baktığımızda sıralamadaki yerimizi tekrar yukarılara doğru taşımak için hızlı, doğru ve efektif adımlar atmamız gerekiyor. İş dünyasında çeşitli bağlamlarda kullanılan "küresel düşün, yerel hareket et" (think global, act local) mantığıyla hareket ederek hem mevcut durum tespitlerimizi yapabilir hem de ülke vizyonundaki hedeflere istenilen düzeyde ulaşabiliriz. Lojistik faaliyetlerimizi kurgularken öncelikle master planlama yaparak, mevcut potansiyelimizi maksimum ölçüde kullanarak, global ölçekte düşünerek, dünyayı tanıyarak, sektörün öncü kuruluşlarıyla etkileşim içerisinde olarak, rol model örnekleri analiz ederek, değişen şartlara göre insan ihtiyaçlarını modelleyerek ve gelecek öngörüsünü doğru bir şekilde yaparak inovatif iş geliştirme modelleri üretmeliyiz.
Sektörü bilenler açısından öngörülebilir bir süreç olsa da lojistiğin stratejik önemi pandemi sürecinde de çok net bir şekilde anlaşılmıştır. Dünyada her şey durduğunda, evlerimizde bulunduğumuz günlerde, karantinada olunan süreçte, sokaklar boş kaldığında lojistik faaliyetler astronomik şekilde arttı. Sistem çok büyüdü, hizmet ağı genişledi, siparişler miktarları eskiye nazaran küçüldü ama daha karmaşık hale geldi. Özet olarak hayatımızı, bu lojistik faaliyetlerin salgına rağmen devamlılığının sağlanabilmesi sonucu idame ettirebildik de diyebiliriz. Online alışverişler, kargo hizmetleri, ürün tedarikleri vb. faaliyetler kapsamında ve hatta artık dijital dünyanın iş geliştirme modeli olarak kullanılan telefon aplikasyonları üzerinden bir ürün satın alındığında dakikalarla ifade edilecek sürelerde o ürünün bulunduğumuz lokasyona getirilmesine kadar büyük bir tedarik yönetimi sistemi içerisinde yaşıyoruz. Bu durum katlanarak büyüyecek ve çeşitlenerek devam edecek gibi görülüyor. Lojistik sistem yönetimi, küresel ölçekten başlayıp (üretim alanları, hammadde, tüketici pazarı, ulaştırma koridorları vb.) şehir planlaması ve hatta noktasal bazda bir serbest bölge, lojistik yük aktarma merkezi, sanayi bölgesi, bir pazar yeri veya hatta bir mahallede bulunan marketin ticari faaliyetleri detayına kadar indirgenerek kurgulanması gereken bir tedarik zincirinin ana yapısını oluşturuyor. Lojistiğin genel olarak günümüzde kabul gören tanımı, CSCMP (Council of Supply Chain Management Professionals) kuruluşu tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre lojistik; müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün, servis hizmetinin ve bilgi akışının, başlangıç noktasından (kaynağından) tüketildiği son noktaya (nihai tüketiciye) kadar olan tedarik zinciri içindeki her iki yöne doğru olan hareketinin etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulmasıdır. Lojistik sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlar, tedarik zinciri yönetim sistemi içerisinde malzeme ve bilgi akışını sağlayarak tedarikçi ve müşteri arasında köprü görevi üstlenir. Ülkemizde lojistik şirketlerinin geçmişte taşımacılık sektöründe faaliyet göstermelerinden ve bilimsel olarak bu işin nasıl olması gerektiğiyle ilgili yeterli düzeyde bilgi sahibi olunmamasından dolayı lojistik işi yalnızca bir taşımacılık faaliyeti (bir malın A noktasından B noktasına nakliyesi) olarak değerlendirilmektedir. Aslında lojistik, taşımacılığın yanında Tedarik Zinciri Yönetimi Profesyonelleri Konseyi’nin (CSCMP) tanımında da sözü edildiği gibi diğer faaliyetleri de içermekte ve özellikli bir yönetim sistemini bünyesinde barındırmaktadır. Her ne kadar lojistik kavramıyla ilgili çeşitli açılardan bakarak çok sayıda tanımlama yapılabilirse de lojistiği global ölçekte bir faaliyet konusu olarak ele aldığımızda çok boyutlu komplike bir sistem yönetiminden bahsediyoruz demektir. Lojistik başlığı çerçevesinde; konuyu derinlemesine anlama, ticari gelişimi sağlama, inovasyon, yeni teknolojik girişimler gerçekleştirebilme, dünyaya entegrasyon, başarı hikayeleri oluşturabilme gibi amaçlarla birçok soru sorabilir ve cevaplarını arayabiliriz.
Bu yazı içeriğinde tüm konuları alt başlıkları ve içerikleriyle birlikte ele alamasak da genel olarak bazı soruları listeleyebiliriz. Lojistik denildiğinde ne anlıyoruz? Dünyada lojistik trendler neler? Uluslararası ticaret ilişkileri nereye gidiyor ve buna bağlı lojistik çözümler nelerdir? Lojistik master planın önemi nedir? Lojistik yük aktarma merkezleri ne işe yarar? Ulaşım alternatiflerinden hangisini ne zaman tercih etmeliyiz? (Karayolu, denizyolu, demiryolu, havayolu) Lojistik performans endeksi (LPI) sıralamasına göre Türkiye ne durumda? Dünyada lojistik sektörünün liderleri kimler? Hangi ülkeler lojistikte ön planda bulunuyor? Lojistikte dünya devi olmak için neler yapılmalı? Küresel ticarette ülke sınır kapılarının önemi nedir? Kentsel lojistik yönetiminden ne anlamalıyız? Tedarik zinciri yönetimi nedir? Üniversitelerimizde lojistikle ilgili ne kadar etkili akademik çalışmalar yapılıyor? Lojistikte iş dünyası ve akademi iş birliği ne durumda? Türkiye’nin lojistik altyapısı geleceğe ne kadar hazır? Ülkelerin gümrük işlemleri, hukuki yapısı, ticari ekosistemi lojistik faaliyetleri nasıl etkiler? Uluslararası ticaret yolları neler? Biz hangi koridordayız? Ülkemizde lojistik sektörüne yönelik yetişmiş insan gücü ne durumda? Türkiye’nin jeopolitik güç analizinde lojistik sektörünün önemi nedir? vb. Bu sorulara vereceğimiz akademik, ticari, istatistiki ve bilimsel olan mutlak doğru cevaplar dünyanın lojistiğinde etkinliğimizi artırmaya katkı sunacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayınlanan On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023) çerçevesinde lojistik ile ilgili temel hedefler şu şekilde ifade ediliyor; “Türkiye’nin coğrafi avantajından en iyi şekilde faydalanarak modlar arası (intermodal) ve çok modlu (multimodal) uygulamaların geliştirilmesi; demiryolu ve denizyolu taşıma paylarının artırılması; hızlı, esnek, emniyetli, güvenilir ve entegre bir ulaştırma sisteminin tesis edilmesiyle lojistik maliyetlerin düşürülmesi, ticaretin kolaylaştırılması ve ülkemizin rekabet gücünün artırılması temel amaçtır.” Ülkemiz için kalkınma planında ortaya koyulan bu vizyon doğrultusunda, lojistik master planlarımızı etkin bir şekilde kurgulayıp (dünyadaki doğruları ve rol modelleri iyi analiz ederek) belirlenen süreçte adım adım uygulamaya koyarak, bölgesel ve global SWOT analizleri yaparak, mevcut durum analizlerimizle birlikte potansiyel fırsatları belirleyerek, lojistik proje alanlarını doğru kurgulayıp yönetimsel olarak verimli bir şekilde işleterek, lojistikte marka olma hedefiyle hareket etmemiz gerekiyor. Dünyanın yaşadığı bu zor dönemde herkese sağlıklı zamanlar diliyorum. BOSS dergisinin 100. sayısı dolayısıyla emeği geçen herkesi kutlar, nice yayınlarda başarılı çalışmaların devamını dilerim. Selam, saygı ve sevgilerimle…